Yüzlerce, binlerce sözcük var kafamdan geçen.
Yüzlerce, binlerce sözcük dillenmeyi bekleyen.
Konuşmak istiyorum. Söyleyeceklerim var. Soracaklarım var. Verecek cevaplarım var.
İsmimi söylemek istiyorum, söylemek istiyorum ki her şey yolunda, söylemek istiyorum ki hiç birşey yolunda değil. Açıklamak istiyorum.
Ama ne çare.
Yüzlerce, binlerce sözcük kafamda kalıyor.
Yüzlerce, binlerce sözcük dillenmeyi bekliyor.
Çünkü sen anlamazsın. Sözcüklerin dışarı çıkmasına izin verebilirim. Fakat sen anlamazsın onları. Onları fısıldayabilir ya da bağırabilirim avazım çıktıkça. Fakat anlamazsın sen onları.
Bir ses duyarsın. Tıpkı bir sessizlik gibi. Hiçbir anlamı yok.
Bağırasım var. İstiyorum ki beni duy, istiyorum ki anla beni.
Yüzlerce, binlerce sözcük var kafamdan geçen.
Yüzlerce, binlerce sözcük dillenmeyi bekleyen.
Ve bağırıyorum, sonra gülüyor, sonra konuşuyorum, konuşuyorum, konuşuyorum. Durmaksızın.
Çıldırdığımı zannediyorsun.
Ama çıldırmadım. Sözcükler dışarı çıkmalı. Kafamın içinde hapis yatıyorlar adeta. Ve salıveriyorum onları. Dökülüveriyorlar dudaklarımdan. Dışarı koşturuyorlar acele acele. Konuşuyorum, konuşuyorum, konuşuyorum.
Kulak ver söylediklerime. Dilimi öğren benim.
İnanma ki dünyadaki tek dil seninkisi. Benimkisi de burada.
Ben de buradayım.
Héloïse yazdı.
Lucile resimlendirdi.
Baku çevirdi.
Murat’ın seslendirdiği yazının kaydını da dinleyebilirsiniz.
Bu yazının Fransızca, Itibaren, Arapça ve İngilizce versiyonlarını da okuyabilirsiniz.
Kitapçık olarak çıktısını almanız da mümkün. (Siyah-beyaz, arkalı önlü, A4 formatında – Çıktı alırken, sayfa kenar boşluklarına dikkat etmenizi tavsiye ederiz.)